11 Kasım 2010 Perşembe

Görsel Sanatlarda Ritm

Sanatçılar, eserleriyle izleyicileri arasındaki iletişimin bir yaşantıya dönüşmesi, yani onlar tarafından içselleştirilmesi için içgüdüsel olarak herkeste var olan ritim duygusunu kullanmanın önemini çok önceden kavramışlardır. 
Bir sanat eserinin nihayetinde bir düzenleme olduğu ve bu düzenlemenin temel ilkelerinden birinin de ritim olduğu rahatlıkla söylenebilir 
Ritmin hareket ve zaman kavramlarıyla yakın ilişkisi vardır. Bu yüzden, müzik, dans gibi zamana yayılan sanatlarda ritim çok kolaylıkla belirlenirken, resim, fotoğraf, heykel, mimari gibi “duruk” sanat dallarında kendini hemen ele vermemektedir. 


Bir fotoğrafçı gördüğü herhangi bir şeyi çekerken, sezgisel olarak ritim duygusuna uygun bir şekilde görsel öğeleri karesine yerleştirir ya da öğeler o şekilde dağıldığı anda deklanşörüne basar. Aslına bakılırsa duruk gibi görünen sanat dallarının seyirci tarafından algılanması ve yorumlanması esnasında da bir süreç söz konusudur. Örneğin bir fotoğrafa bakarken gözümüz çeşitli noktalar üzerinde gezinir ve sadece bir anı yansıttığı söylenen fotoğrafla tek bir andan çok daha fazla olan bir süre boyunca ilişkiye geçeriz; aralarında anlamlı ilişkiler kurduğumuz öğeler boyunca gözümüz hareket eder. Bu aynı zamanda fotoğrafın çekildiği zaman ve mekanın görünmeyen kısımlarına, öncesine ve sonrasına da yapılan bir yolculuktur. Böyle düşünüldüğünde, durağan sanat eserlerinde hissedilen ritmin de zamanla ilişkilendirilebileceği ve bir harekete dayandığı ya da hareket duygusu yarattığı söylenebilir. 

Ben öğrenciyken okulumuza gelen Amerikalı bir konuğa sanat ile sanat olmayanı nasıl ayırt edebileceğimizi sormuştuk. “Sanatı tarif edemem ama görünce anlarım” diye yanıtlamıştı. Ritim de tanımlanması zor ama varlığı kolaylıkla anlaşılabilir bir şeydir. Sağır bir insanın bile müziğin ritmini, titreşimlerini vücudunda hissederek duyabildiği söylenir. 
İster işiterek, ister görülerek isterse başka bir şekilde algılansın, her türlü ritmin üç temel nitelikten oluştuğunu saptayabiliriz. Bunlar dönüşüm (alternation, münavebe, birbirinin yerini alma), tekrar ve tempodur. 
Dönüşüm, birbirinin yerini alma, iki ya da daha çok öğenin birbiriyle yer değiştirmesini ifade eder. Bir davula yapılan her vuruşu bir sessizlik takip eder ve ritmin oluşması için birinci kural yerine gelmiş olur. Güçlü vuruşu takip eden zayıf vuruş ya da farklı sesler çıkaran davulun ortası ve kenarına vuruş gibi çeşitlemeler de benzer bir amaca hizmet ederler. Değişim içermeyen düz bir ses ritim duygusu yaratmaz. 
Benzer şekilde, rayların eklem yerlerine belli aralıklarla çarpan tren tekerleklerinin sesi, adım sesleri, saat tik takları kendi ritimlerini yaratırlar. Görsel olarak düşünüldüğünde, bir çizginin boşlukla, kalın çizginin ince çizgiyle, mavi çizginin kırmızı çizgiyle yer değiştirmesi vb. gibi örnekler verilebilir. 
Ritmi oluşturan ikinci temel unsur tekrardır. Eğer yer değiştirme tekrarlanmazsa ritim ortaya çıkmaz. Tekrarın bir düzen duygusu oluşturabilecek kadar, en az birkaç kere sürmesi gerekir. . Başka bir deyişle tekrarın bir tesadüf değil kural olduğunun teyid edilmesi gerekir. 
Birbiriyle yer değiştiren her bir öğe gurubunu (ses ve sessizlik, çizgi ve boşluk, kırmızı ve mavi gibi) bir motif (heykel, mimari gibi üç boyutlu sanatlarda modül) olarak düşünürsek, basitçe denebilir ki ritim motif ya da modüllerin tekrarından ortaya çıkar. Tekrar eden bu tür öğe guruplarını ritmik bütün sanat dallarında ayırt etmek mümkündür (dans, şiir, müzik,heykel, sinema, vb..) 
Tekrarın insan üzerinde çoğaltıcı bir etkisi vardır. Diyalektiğin “niceliğin niteliğe dönüşümü ilkesine uygun olarak, tekrar eden öğeler tek başlarında kendilerinde olmayan bir nitelik ve güç kazanırlar. Kalfagil, uygun adım yürüyen askerlerin köprüyü yıkan bir rezonans yaratmasının, tekrar eden şeylerin beynimizde yarattığı etkiyi açıklayabileceğini dile getirmiştir. Diğer taraftan düzenli tekrarın belirsizliği yok etmesi dolayısıyla rahatlatıcı bir etkisi olduğu da söylenebilir. Belki de ritmin canlılar üzerindeki olumlu etkisinin sebebi budur. 
Ritim düzen duygusundan oluşur. Görsel kompozisyon da öyle ..Ve düzen kendimizi güvende hissetmek için ihtiyaç hissettiğimiz bir şeydir. Biraz sonra ne olabileceğini bilmek bizi rahatlatır. 
Ritmin üçüncü unsuru tempodur. Ritimle karıştırılabilen bu kavram gerçekte ritmin tekrar ve değişim sıklığını ifade eder. Sıklık fazlaysa tempo yüksek, seyrekse düşüktür. Örneğin sinemada birbirine eklenen çekimler kısaysa hızlı, uzunsa yavaş bir ritimden söz edilebilir.Ritmin hissedilebilmesi için, temponun tekrarın anlaşılmasını olanaksız kılacak kadar yavaş ya da hızlı olmaması gerekir. Örneğin yüksek süratte çalışan bir motorun sesinde ritim yakalamak mümkün olmaz. O düz bir sesten oluşan bir gürültüdür. Ancak çok düşük bir rölantide bir motor ustası motorun ritminden sağlıklı olup olmadığını anlar. 
Ritmin çeşitli türlerini tesbit etmek mümkündür: 
Düzenli(regular) ritimde bir tek düzelik vardır. Yer değiştirerek tekrar eden öğelerde hiçbir değişiklik olmaz. Örneğin hep aynı motif aynı boşlukla yer değiştirerek tekrar eder durur. Muntazam vurgulardan ibarettir. Çok uzatılırsa sıkıcı olabilir (Piyanoda sürekli aynı notaya basılması gibi…); hatta işkenceye bile dönüşebilir (Çin işkencesi). Bu olumsuz etkiden pop art sanatçıları bir protesto biçimi olarak yararlanmışlardır. (Andy Warhol’un MM dudakları) Görsel sanatlarda, burada olduğu gibi , diğer elemanların zararına bütün kareyi bu tekrarla doldurduğunuzda elde edeceğiniz şey bir desen (pattern)dir.
Dönüşümlü-nöbetleşe ritim(alternating)in çeşitli biçimleri vardır: Değişik motifler nöbetleşe sıralanabilirler; aynı motifin yeri, duruşu veya içeriği değiştirilebilir; motifler arasındaki boşluklar değiştirilebilir, vb.(örnekler…) 
Akıcı (akan) (flowing) ritim tekrar eden dalgalı karakterli öğelerden oluşur. Öğeler arasında organik ve yumuşak geçişler mevcuttur ve kesin bir çizgiyle birbirinden ayrılamaz; bir denizin kabaran ve alçalan dalgaları gibi…Yukarı hareket bir vuruş ve aşağı hareket bir durgunluk gibi algılanır. Aradaki fark azaldıkça huzur, arttıkça heyecan duyulur. 
Gelişen (progressive) ritimde her tekrarda motifte bir değişim söz konusudur. Bu değişim bir öncekiyle bağlantılıdır, onun üzerine eklenmiştir ve bir gelişim çizgisi içerir. Örneğin başlangıç motifi gittikçe büyüyebilir, küçülebilir, şekil ve renk değiştirebilir. 
Rastlantısal (random) ritimde çok sayıda öğenin kuralsızmış gibi görünen bir dağılımı söz konusudur. Yere dökülmüş yapraklar, bir yere doğru giden insan kalabalığı gibi örneklerde, gerçekte biz içimizdeki müziği onlara aktarır ve heyecan duyarız. Başka bir deyişle yoktan bir düzen yaratırız, tıpkı yıldızlardan burçları yarattığımız gibi… 
Sözlerimin sonunda yine Moussinac’dan esinlenerek diyeceğim ki, ritim yaratma duygusu öylesine güçlü bir duygudur ki bir çok sanatçı farkında olmadan bu ritmi yaratma peşinde koşmaktadır.

Alıntıdır.

Hiç yorum yok: